![]() |
Köyde akşam ezanı vakti evine dönen çocuklar |
Köyde çocuk olmak, zamanın daha yavaş aktığı, hayatın daha sade ve gerçek olduğu bir dünyayı yaşamak demekti. Şile ve Ağva’nın köylerinde büyüyen her çocuk bilir: Sabah güneş doğduğunda oyun başlar, akşam ezanı ile biterdi. Ne saate bakardık, ne telefon çalardı. Güneş, toprak, taş ve arkadaşlarımız bizim en büyük oyuncağımızdı.
Sabahın Sevinci: “Annee ben dışarıdayım!”
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kuş sesleri, horoz ötüşleri ve annelerin “yüzünü yıkadın mı?” sesi yankılanırdı köy evlerinde. Kahvaltıdan sonra soluğu sokakta alırdık. Bazen lastik topla maç yapar, bazen de çamurdan evler kurardık. Oyunun konusu sınırsızdı: Ağaç kovuğuna saklanan define, köyün en yaşlı dut ağacıyla konuşan çocuk ya da “lastik zıplama şampiyonu” gibi hayali kahramanlar hep aramızdaydı.
Gerçek Oyuncaklar Değil, Gerçek Anılar
Bugünün plastik oyuncaklarıyla değil; taşla, sopayla, iplikle oynardık. Çelik çomak, saklambaç, yakan top, uzun eşek, mendil kapmaca... Her oyunun bir kuralı, her mahallenin kendi tarzı vardı. Kızlar ip atlar, oğlanlar erik ağacına tırmanırdı. Arada bir tartışma çıksa da her şey bir özürle çözülürdü.
Akşam Ezanı: Çocukluğun Sessiz Kapanışı
Ve işte o an… Akşam ezanı köy camilerinden yankılanmaya başladığında herkes ne yapıyorsa bırakır, oyunun ortasında olsa bile, sessizce evin yolunu tutardı. Kimsenin bunu hatırlatmasına gerek yoktu. O ses, sadece bir ibadet çağrısı değil; çocukluğun sınır taşıydı. Çünkü ezan, “artık oyun bitti, evine dönme vaktin geldi” derdi bize.
Evde Hayat Başlardı
Eve girince soba yakılmış olurdu. Sobanın üstünde çay demlenir, bazen mısır, bazen kestane pişerdi. Baba radyoyu açar, anne örgüsünü alır, biz de bir köşede sessizce o günün hikâyelerini anlatırdık. “Bugün düşerken pantolonum yırtıldı!”, “Serkan topu dereye attı!” gibi cümleler, evdeki kahkaha sebebiydi.
Şimdi Nerede O Çocuklar?
Bugün köylerde bile çocuklar sessiz… Ellerinde telefon, gözlerinde ekran ışığı var. Ne ip atlıyorlar, ne çamurla oynuyorlar. Belki de bu yüzden bizim kuşağın hafızası daha dolu. Çünkü biz, güneşe, toprağa ve ezana göre yaşadık çocukluğumuzu.
Şile ve Ağva’nın köylerinde çocuk olmak sadece bir dönem değil, bir kültürdü. O günleri yaşayanlar bilir: Gerçek eğlence ekranlarda değil, arkadaşlarla birlikte çamura bata çıka oynanan oyunlardaydı. Akşam ezanı ile biten o oyunlar, çocukluğumuzun en temiz sayfasıydı.
köyde çocuk olmak, köy hayatı, ağva çocukluk anıları, şile köy kültürü, nostalji, eski oyunlar, akşam ezanı, çocukluk hatıraları, doğal yaşam, teknoloji öncesi çocukluk, soba başı sohbetleri, köyde yaşam, şile ağva köyleri
Yorum Gönder